Köln Dom
Almanyaya gelipte Köln’ü , daha önemlisi tarihi Dom’u , içinde geçirilen tarihi yansıtan kolonlarını , azizlerini görmeden gitmek olurmu hiç bu diyardan. Dom ‘u görüpte etkilenmemek ne mümkün , kaç bin insan çalıştı acaba yapımda heybetli 157 metrelik yüksekliğiyle insanı büyüleyen Cathedral da. Çalışan insanların sayısı önemsenmese de Dom diyince söylenen cümlelerin başında “3 kralın kemikleri hala burada yatıyor ” denilmekte. Tam olarak 632 yıl boyunca yapımı sürmüş Dom’un (1248-1880) gerek paralarının bitmesi gerek zamanın sıkıntıları 632 yıla mal olmuş avrupanın 2. en büyük kilisesi.
Köln’e otobandan giriş yaptıktan sonra şehir merkezine arabayla ilerliyorum artık Ren nehrinin üzerinde köprüdeyim bu ne güzelliktir Ren nehri sanki Duisburgtan buraya kadar beni takip etmişte merhaba der gibiydi.
Ren nehrinin güzelliğine kapılırken şehri gölgesi altına almışça yükselen bu yapıya gözüm dalıyor işte o Dom artık seni görebiliyorum ve sabırsızlığıma engel olamıyorum çevreyi seyretmekten vazgeçip yoluma hızlı devam ediyorum artık sadece bir park yeri bulmam gerekiyor işte o kadar yakınım Dom’a.
Söylemeden geçemem diyip arabayı turuncu bir Gallardonun yanına parkettiğimide araya sıkıştırmak istiyorum nede olsa Türkiyede showroomlarda görebiliyoruz anca 🙂
Kapalı otoparktan çıkarken güneşin ışığı bir türlü üzerime gelmiyor kafamı kaldırıp arkama bakmamla waoow türünden bir ses çıkarmam bir oluyor 🙂 Arkamdaki Dom’a dakikalarca hayranlık içinde baktıntan sonra bu anı ölümsüzleştirmek üzere fotograf makinama sarılıyorum ve bu makinayı aldığım ilk günden beri hiç bu kadar aciz hissetmemiştim kendimi malesef Dom’u bir türlü tek kareye sığdıramıyorum 5 ‘e belkide 6 ya bölüpte çekmem gerektiğini anlıyorum.
Dom ‘u inceledikçe üzerindeki harika heykellere gözüm takılıyor ne yokki üzerinde peygamber simgelerinden , azizlere , yırtıcı yaratıklardan , koruyucu meleklere kadar herşey mevcut her biri özenle yapılmış. bir süre çevresini gezindikten sonra içine girme vakti geliyor ve içeri girmemle dizlerinin üzerine çökmüş dua eden insanları görüyorum ve herbiri birer mum yakıyor.
İçide o kadar büyük ve heybetliki insanı etkileyen bir yapısı var. Neredeyse her kolonun üzerinde zamanını yansıtan bir azizin heykeli bulunuyor. Dahası sadece kolonlar değil duvarlar ve hatta camlar resimlerle kaplı özellikle isanın öldükten sonra dostları tarafından carmıhtan indirilişimi simgleyen yapılar oldukça fazla. Artık filmlerde gördüğümüz sahneyi yaşama vakti geliyor. Pederin bulunduğu yere ayinlerin yapıldığı yere kadar yaklaşıp en öne oturuyorum. Yan taraftaki insanlar yine diz çöküp dua etmeye başlıyorlar ve ne görüyüm onların dizlerini koyduğu yere ben ayağımı koymuşum bunu ayıp bilip hemen indiriyorum ayaklarımı ve bir görevli geliyor etrafta “wurde für Touristen geschlossen” tarzında birşey söylüyor meğer ibadet saati gelmiş ve turistlere kapatıyorlarmış, biraz oturduktan sonra ben kalkıp çıkış kapısının önüne doğru ilerliyorum dışarıda bu sırada inanılmaz bir yağmur yağıyor. İbadet saatini beklemeye koyuluyorum merakımı giderebilmek için yarım saat beklemem gerekiyor ve bekliyorum.
Sonunda peder geliyor ve törene başlıyor insanlar ayakta hepsi ellerini birleştirmiş dua ediyorlar. Bu kadar güzel saatlerin ardından kölnde biraz yürüyüş yaparak en pahalı çarşısı dedikleri şarıyıda geziyorum gerçekten harika mağazalar harika takılara tanık oluyorum.
Buradada bir yemek yedikten sonra artık gitme vaktidir diyip akşama doğru yola koyuluyorum giderken yine Ren nehrinin hoşçakal diyişine hayran kalarak Duisburg’a doğru yol alıyorum ne muhteşem gündü ama bir ara heybetine kapılıp Dom da kalmak bile istedim..
Almanyaya gelipte Dom’u görmeden gidenler varsa çok üzülsünler neler kaçırdıklarını bilmiyorlar 🙂
Time To Say GoodBye Bu Ali’nin Hikayesiymiş