Ben Senden Sonra Düş Oldum (Alıntı)
Hep umuttan taraftım.. umut olmali.. yitirilmemeli… durmalı bir taraflarda umut.. yoksa hiçsin.. bitiksin.. çıplak, biçare, ürkek, hedefi olmayan bitimsiz bir yalnızlıksın… çocuklarından umut.. anadan, babadan umut… yarinden umut.. kariyerinden umut… dostlarından umut… yurdundan umut… umut… umut..umut.. hulasa, “yarınlardan umut”… ya özgürlük? özgürlüğüm? an be an usulca araklanmış neşem?
ortada bünyem…
valığım..
canım…
umutlarla kuşatılmışım… bir taraftan o çekiyor… bir taraftan bu.. önüm arkam… sağım solum umut… ne güzel…bana kalan ne? herkesten kalan ne?
basit bir matematik kurali : Küçük sayıdan, büyük olan çıkmaz…. ben KÜÇÜĞÜM…
ÇI-KA-MI-YO-RUM… ya sayılar büyükmüş gibi geliyor… ya da “1” alınacak komşular taşındı.. artık umut yok.. umut etmek… beklemek öylece..
yok işte…
YOK! anadan babadan.. dostlardan… çocuklardan.. yurdumdan umut yok.. senden de ok…
gittin… git… öyle özgürüm ki ” ne kadar umutsuzsan, o kadar özgürsün”… ve özgürlüğü seçtim… beni kuşatan tek bir umut kalmadı. cümlelerimde “cek, cak” beyhude beklentilerinden teşekkül ” yüklemler” epey azaldı… mutluyum… hem de aladiğine.. o kadar aptalca ayrılık var ki etrafımda.. herkes anlatıyor.. anlatmak için fırsat kolluyorlar.. kendi ezikliklerini.. hatalarını.. ” keşke yapmasaydım”larını anlatabilecek birilerine bolca ihtiyac var… veya sevdiklerine olan nefretlerini istifra ediyorlar: ” bana bunu bunu bunu yaptı… sen söyle, ben bunları hakedecek biri miyim?” zavallılığına düşen.. ve… “olur mu hiç? cık..cık..cık.. ıdı vıdı..” onayıyla huzun bulan “boş”lar var..
dertleşmek diyorlar buna.. bense boşları almak diyorum… heenüz benim boşlarımı alan olmadı.. izin vermedim.. ve anladım ki, kendi mutsuzluklarının yanına ekstra mutsuzluklar iliklemek, bir parça da olsa rahatlatıyor bu grubu.. ne hazin.. gittiğini söylemedim kimseye… varmışsın gibi yapıyorum.. ama gittin.. gittin.. git.. myle özgürüm ki hiç bu kadar rahat olmamıştı sana git demek.. oysa uzak bir ülkeye yerleşme ihtimalinde ” sen gidersen ben de gelirim”lerim vardı bolca ve hemen dilimin ucunda…
tükettim..
tükettin..
umut açık bir renkti.. beyaz gibi.. sari gibi… bence en çok sarı yakışırdı umuda… kirlendi.. umut aydınlıktı.. umut gökyüzüydü.. karardı.. kızmadım sana, kızmıyorum da… dürüsttün bir kere… oynamadın… seviyormuş gibi yapmadın… hiç ilk defa sarılmadın.hiç elini elime ilk dokunduran olmadın.. hiç önce sen öpmedin.. AMA… kollarını ilk sen çektin sarıldığımda… ivedilikle yine kendini elini elimden çekip ” hissizce” dizinin üstüne koyan.. dudaklarını en önce sen ayırdın.. aradığın ben değildim zaten.. farkındaydım.. en çok da bu farkındalığıa rağmen ısrar edişim gebertiyordu beni.. utanıyordum.. hep yanında telaşlıydım.. bocalıyordum.. ve .. gittin… git… öyle özgürüm ki… cevapsız kalan en güzel sorumuzdu: biz birbirimizin neyiyiz?
hiçbir soru işaretinin ardına hemencecik yakışmazdı coşkuyla ve aynı anda gelen tebessümle, bunu da başardık ya,
lanet olsun…
ben senden sonra düs oldum / Zeki Kayahan ÇOŞKUN
ortada bünyem…
valığım..
canım…
umutlarla kuşatılmışım… bir taraftan o çekiyor… bir taraftan bu.. önüm arkam… sağım solum umut… ne güzel…bana kalan ne? herkesten kalan ne?
basit bir matematik kurali : Küçük sayıdan, büyük olan çıkmaz…. ben KÜÇÜĞÜM…
ÇI-KA-MI-YO-RUM… ya sayılar büyükmüş gibi geliyor… ya da “1” alınacak komşular taşındı.. artık umut yok.. umut etmek… beklemek öylece..
yok işte…
YOK! anadan babadan.. dostlardan… çocuklardan.. yurdumdan umut yok.. senden de ok…
gittin… git… öyle özgürüm ki ” ne kadar umutsuzsan, o kadar özgürsün”… ve özgürlüğü seçtim… beni kuşatan tek bir umut kalmadı. cümlelerimde “cek, cak” beyhude beklentilerinden teşekkül ” yüklemler” epey azaldı… mutluyum… hem de aladiğine.. o kadar aptalca ayrılık var ki etrafımda.. herkes anlatıyor.. anlatmak için fırsat kolluyorlar.. kendi ezikliklerini.. hatalarını.. ” keşke yapmasaydım”larını anlatabilecek birilerine bolca ihtiyac var… veya sevdiklerine olan nefretlerini istifra ediyorlar: ” bana bunu bunu bunu yaptı… sen söyle, ben bunları hakedecek biri miyim?” zavallılığına düşen.. ve… “olur mu hiç? cık..cık..cık.. ıdı vıdı..” onayıyla huzun bulan “boş”lar var..
dertleşmek diyorlar buna.. bense boşları almak diyorum… heenüz benim boşlarımı alan olmadı.. izin vermedim.. ve anladım ki, kendi mutsuzluklarının yanına ekstra mutsuzluklar iliklemek, bir parça da olsa rahatlatıyor bu grubu.. ne hazin.. gittiğini söylemedim kimseye… varmışsın gibi yapıyorum.. ama gittin.. gittin.. git.. myle özgürüm ki hiç bu kadar rahat olmamıştı sana git demek.. oysa uzak bir ülkeye yerleşme ihtimalinde ” sen gidersen ben de gelirim”lerim vardı bolca ve hemen dilimin ucunda…
tükettim..
tükettin..
umut açık bir renkti.. beyaz gibi.. sari gibi… bence en çok sarı yakışırdı umuda… kirlendi.. umut aydınlıktı.. umut gökyüzüydü.. karardı.. kızmadım sana, kızmıyorum da… dürüsttün bir kere… oynamadın… seviyormuş gibi yapmadın… hiç ilk defa sarılmadın.hiç elini elime ilk dokunduran olmadın.. hiç önce sen öpmedin.. AMA… kollarını ilk sen çektin sarıldığımda… ivedilikle yine kendini elini elimden çekip ” hissizce” dizinin üstüne koyan.. dudaklarını en önce sen ayırdın.. aradığın ben değildim zaten.. farkındaydım.. en çok da bu farkındalığıa rağmen ısrar edişim gebertiyordu beni.. utanıyordum.. hep yanında telaşlıydım.. bocalıyordum.. ve .. gittin… git… öyle özgürüm ki… cevapsız kalan en güzel sorumuzdu: biz birbirimizin neyiyiz?
hiçbir soru işaretinin ardına hemencecik yakışmazdı coşkuyla ve aynı anda gelen tebessümle, bunu da başardık ya,
lanet olsun…
ben senden sonra düs oldum / Zeki Kayahan ÇOŞKUN
Kendini Bil! Yazarların Gariplikleri (Alıntı)